11 Ocak 2011 Salı

İşçiler ve sendikaları

İşçilerin,haklarını korumak ve onlara yeni haklar kazandırmak için üye oldukları sendikalarından ,son zamanlarda hoşnut olmadıkları ard arda gelen yürüşler,gösterilerve sendika binalarının işğali açıkça göstermektedir.
İşçilerin sendikalrından yakınmalarının nedeni yöneticilerin işçinin sesine fazla kulak vermemesinen kaynaklamaktador. Gerçekten Gıda-İş sendikası üyeleri olan Tekel işçilerinin Ankarada açlık veölüm orucuna kadar varan büyük özverilerle uzun süre yürüttükleri mücadele beklenen sonucu vermemişse bunun sorumluları gerek sendikalarda gerekse Türk-İş konfederasonunda görevli bazı sendikacılardır.
Sendika ve Türk-İş konfederasyonunda görevli sendikacılar iktidarla yapılan pazarlıklarda tabandaki işçiler kadar istekli ve ısrarlı davranmamışlardır.Sendika yöneticileri zamanla bürokratik bir zihniyete kapıldıkları gibi,sendikal mücadele sonunda herhangi bir şekilde yöneticilikten uzaklaştırılmaktan korkmaktadırlar.
Sendikal örgütlenmelerinin başlangıcından bir süre sonra işçilikten yöneticilğe geçen sendikacılar kendilerini içinden çıktıkları sınıfın üstünde bir mevkide ve yetenekte görmeğe başlamışlardır.Yöneticiliğin sağladığı avantajlara da kısa sürede alışmışlardır.
Sendika yöneticilerinin yaşamlarında da üye işçilere oranla büyük farklar oluşmuştur.,Sendika yöneticileri üye işçilerin ücretlerine oranla yüksek aylıklar almaya ve özel ulaşım araçları araçla kullanmaya başlamışlardır.Bu davranışlarını da kendilerinin işverenler gibi bir statüde olmasının sendikayı iş veren karşısında daha güçlü bir duruma getireceği şeklinde bir gerekçeye dayandıranlar da olmuştur..

Sendika yöneticileri temsil ettikleri işçilerin oturdukları semtleri terkederekvarlıklılarının yaşadığı semtlere taşınmışlardır.Kılık kiyafetlerini de işverenlerikine bezer duruma sokmuşlar ve biraz da eğlence,ve gece yaşamına özenmişlerdir.
Böylece ortaya ister istemez bir İŞÇİ ARİSTOKRASİSi çıkmıştır.Bazı işverenler bu aristokrasinin oluşmasına yardımcı olmak için toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde sendikalı işçilere ufak tefek ödünler vermeyi ihmal etmemişlerdir.
Bu aristokrasinin işinin sürebilmesi için işçilerin işyeri sahipleri ile olan ilişkinin de sürekli olması gerekmektedir.Uyuşmazlıklar bir defada ve kökten çözülürse o zaman yöneticilere de sendikaya gerek kalmayacaktır.
Bu bakımdan uyuşmazlıkların ortadan kaldırılmasından çok uyuşmazlıkların çoğalması ve sürmesi yöneticilerin iktidarlarının da sürmesinin bir koşulu olmuştur.
Doğal olarak bütün sendika yöneticilerinin bu ARİSTOKRASİ NİN ÜYESİ OLDUĞUNU SÖYLEMEK YANLIŞ VE HAKSIZLIK OLUR.
Ancak herkesin gördüğü gibi Belediye işçilerinden Maden işçilerine, Yol işçilerinden Sağlık işçilerine kadar hemen hemen işçi sınıfının endüstri, tarım ve ticaret alanında çalışan üyelerinin hepsi sadece ellerinden alınan haklar için değil,fakat aynı zamanda yeni ekonomik ve sosyal haklar elde etmek için de sokaklara dökülürken, sendika yöneticilerinin bu savaşta işçilerinin önünde yer almadıkları bazılarının da ,işcinin gerisinde kaldığı ortadadır.

Tabandaki işçinin gerek özel sektöre gerekse kamu sektörüne karşı savaşının yanında bir de Sendikaları ile savaşmak zorunda kaldıkları bir gerçektir.Aslında tabandaki işçinin sedikasını mücadeleye zorlaması ve sendikanın bu mücadelede geride kalmayıp öne çıkmasını istemesi Türk işçi Hareketi açısından son derece olumlu bir bilinçlenme ve gelişmedir. Sendika yöneticileri ile Türk-İş konfederasyonu yöneticilerinin bu işçi yürüşlerinden gereken sonuçları çıkarıp uyuşukluktan kurtulacağını ummak isteriz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder